1 Mayıs 2011 Pazar

Sana gitmek...

Bu özrü kabahatinden beter bir serzeniş değildir… Belli ki doyamamışım seni yaşatmaya…

Ben sende yansımamı unutmuşum, aynadaki sadece alıştığım bir benlik… Mahrum olmuşum yüzünden, gözünden yıllarca… Bütün bu hayat yolculukları sadece seninle beş dakikalık bir molaya varmak içinken, ne kadar şanssız paralel ve meridyenlerden geçmişim… Sensiz geçen yılları cebimde biriktirmişim… Köşeden kim dönse, sen sanmak istemişim… Nice günler özlemişim, anılarımızın şerefine içimde seni durmadan öldürüp diriltmişim.. Bazen kendimden geçmişim… Ama senden, hiç geçmemişim…

Bir çay kaşığı kadar yakın kalamadım ben sana… Şekerin tadını unuttum yoksun kalalı ellerinden… İçimden şehirler geçti, hala mutluluklarımın öznesi sen… Yola bile benzemiyor seninle yürüdüğümüz yollar sensizken… Adın ve Soyadın arasındaki boşluk kadar yanı başındayken, şimdi kaç kent var aramızda kimbilir… Kaç kentte izi kaldı aşkının kimbilir… Kaç yastık usandı sensiz sabaha uyanmaktan, ve kaç masal anlattım gecelere kimbilir…

Ve şimdi sana gitmek için geçiyor saniyeler… Enkazında ezilmeden geçmişin, yine sana doğuyor sabahlar… Yollarımız farklı olduysa bile, yürek izlerimiz hep aynıydı… Ve işte yine kesişti yollarımız… Bu sefer kazanmakta kaybetmekte elimizde bilesin…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder